Bir takipçimden şöyle bir soru aldım ve bununla ilgili yazmaya karar verdim.
Soru
şu: “Bizler hayvanları neden evlerimizde bakmaya meraklıyız, mesela siz neden
kedi besliyorsunuz? ”
Bu
sorunun soruluş amacının kesinlikle hayvanlara düşmanca bir yaklaşım
içermediğini düşünmekle birlikte hatta insanların hayvanları bencilce eve
hapsetmelerine yönelik iyi niyetli ve insan davranışını anlamaya yönelik çok da
güzel bir soru olduğunu düşünüyorum. Ve de cevaplaması çok zor bir soru
olduğunu kabul ediyorum.
Sorunun
cevabına geçmeden önce sevgi kavramını biraz irdelemek gerektiğine inanıyorum. Çünkü
öyle ya da böyle ideal şartlarda onları seviyoruz, besliyoruz, bakıyoruz, tuvaletlerini
temizliyoruz, hasta olduklarında veterinere götürüyoruz. Hem maddi hem manevi
hem de zamansal olarak yatırım yapıyoruz. Peki “sevmek” yeterli mi, ya da hep
sandığımız kadar masum bir duygu mu?
Üzgünüm
insan ya da hayvan bir canlıyı severken neden sevdiğimizi bilmiyorsak ve
içimizde bir yerlerde bencilce seviyorsak, sevgi o kadar da masum değil maalesef.
Peki bencilce sevmek ne demek? Bir canlıyı, öyle olduğu için, şunu yaptığı
için, size şöyle davrandığı için, sizi sevdiği için, sevimli olduğu için
sevmek, altını çizerek söylüyorum, herhangi bir canlı (yani buna hayvanlar,
sevgiliniz, eşiniz de dahil) bu bencilce sevmektir. Şu cümleyi tamamlayın; “………’ı
seviyorum, çünkü………….” Bu çok önemli bir soru. Hem kendinizi tanımanız
açısından, hem de karşınızdaki insana ya da hayvana yüklediğiniz anlamlar
açısından. Örneğin; “Pati’yi seviyorum çünkü başını eğip öyle tatlı bakıyor ki
bana.” Cümlesi. Üzgünüm, içinden kendinizi yani “ben” sözcüğünü bir an olsun çıkaramadığınız
bir sevgi cümlesi o kadar da masum bir sevgi olamaz. Bir canlıyı bize muhtaç
olduğu için, ya da bizi sevdiği için, ya da bize muhtaç olduğu için, ya da
duygusal ihtiyaçlarınıza cevap verdiği için, ya da insanlardan alamadığımız
güven ve huzuru bize verebildikleri için seviyorsak, o sevgiyi revize etmemiz
gerekebilir.
Gerçek
sevgi, saygıdan ayrı düşünülemez, bir birey, bir yaşayan olarak o canlıya saygı
duymuyorsak, sadece “o” olduğu için sevmiyorsak ve kendimizden farklı (aşağıda
ya da yukarıda) tutuyorsak sevgi konusunda biraz daha düşünmemiz gerekir. Bir
ipucu daha, kendimizi sorgulayabilmemiz için; eğer hayvanları şekillerine,
tiplerine göre ayırıyorsak, ya da evimizde beslediğimiz hayvanı sokaktakilerden
farklı görüyorsak yine bir soru işareti koyabiliriz sevgi anlayışımıza.
Geçelim
sorunun cevabına;
kimi
çocuğu sevinsin diye alıyor hayvanları eve fakat çoğunlukla hayvan sevgisi nedir
öğretmeden, sadece oyuncak gibi görerek; kimi kendisine arkadaş olsun,
yalnızlığını dindirsin diye alıyor hayvanları eve, sokaktaki hayvanlar
yetmezmiş gibi; kimi duygusal boşluğunu doldurmak için, şefkat görmek için
alıyor, kendine şefkat göstermeyi öğrenmek yerine; kimi insanlardan ümidini
kesmiş hayvanları yüceltiyor, onun yerine insanlarla iletişim kurmayı
öğrenebilecekken ve güvenebileceği insanları bulabilecekken; kimi tamamen
sadist arzularını ve üstünlük kurma ihtiyaçlarını tatmin edebilmek için alıyor
onları eve; kimi bir canlının kendisine muhtaç olmasından besleniyor.
Benim
beş adet kedim var. Ama onlarca kedi baktım şimdiye kadar. Merak etmeyin
ölmediler. Bir hayvanın yaşadığı alanı bozup, yerinden hiç ayırmadım şimdiye
kadar, özellikle annesinden hiç. Hasta olanları iyileştirip, iyileştikten sonra
yerlerine bırakmaya özen gösterdim. Bazılarını kurtaramadım, bazıları da gitmediler.
Alışabilecekleri bir yer olmadığı için belki de, belki de sadece gitmek
istemedikleri için. Bendeki bu beş kedinin hepsi de ölmek üzere olan kedilerdi.
Yaşamın doğasında, kimi kargaların saldırısına uğramıştı, kiminin annesi
bakmamıştı, kiminin bacağı kırıktı, kimi hastalıktan ölmek üzereydi, kiminin
üstünden arabalar geçiyordu. Evet zaten doğada tüm canlılar yaşayamıyor, doğal
seçilim gibi bir faktör var ama bir de insanın doğayı katletmesi var. Her yeri
betonlaştıran, hayvanlara yaşam alanı bırakmayan, canlı çeşitliliğini azaltıp
avlanmalarına olanak vermeyen ve aç kalmalarına neden olan, kakalarını
yapabilecekleri ufacık bir toprak parçası bırakmayan, onları hiçe sayan biz insanlar
değil miyiz? Onların hastalanmasında, bakımsız kalmasında, beslenememesinde
payımız olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden bir insan olarak sorumluluk
hissediyorum ve belki de biraz suçluluk. Çünkü sevmekten önce onlara saygı
duyuyorum. Sonra da sadece yaşadıkları için ve hisleri olduğu için ve
koşulsuzca sadece “oldukları” için onları seviyorum.
Sonuç
olarak, hepimizin bir takım motivasyonları var evcil hayvan beslemek için; ama
en azından bilincinde olmamız gereken şey, onları eve alıyorsak ve
ortamlarından uzaklaştırıyorsak, evde de mutlu olmalarını sağlamamız gerektiği.
Onlar biblo ya da oyuncak ya da bizim duygusal yastıklarımız değiller. Aynı
evin içinde birlikte yaşıyorsak elbette kurallar olmalı, ama bu kurallar
onların kişiliklerini hiçe saymaya giderse yani saygısızlığa benzerse o zaman
da bencilce bir sevgiye kapılmışız demektir.
Sizlere,
saygıyı ve koşulsuz sevgiyi hissedebileceğiniz ve hissettirebileceğiniz bir
yaşam diliyorum.