12 Haziran 2017 Pazartesi

Bizler hayvanları neden evlerimizde bakmaya meraklıyız, mesela siz neden kedi besliyorsunuz?

Bir takipçimden şöyle bir soru aldım ve bununla ilgili yazmaya karar verdim.
Soru şu: “Bizler hayvanları neden evlerimizde bakmaya meraklıyız, mesela siz neden kedi besliyorsunuz? ”
Bu sorunun soruluş amacının kesinlikle hayvanlara düşmanca bir yaklaşım içermediğini düşünmekle birlikte hatta insanların hayvanları bencilce eve hapsetmelerine yönelik iyi niyetli ve insan davranışını anlamaya yönelik çok da güzel bir soru olduğunu düşünüyorum. Ve de cevaplaması çok zor bir soru olduğunu kabul ediyorum.
Sorunun cevabına geçmeden önce sevgi kavramını biraz irdelemek gerektiğine inanıyorum. Çünkü öyle ya da böyle ideal şartlarda onları seviyoruz, besliyoruz, bakıyoruz, tuvaletlerini temizliyoruz, hasta olduklarında veterinere götürüyoruz. Hem maddi hem manevi hem de zamansal olarak yatırım yapıyoruz. Peki “sevmek” yeterli mi, ya da hep sandığımız kadar masum bir duygu mu?
Üzgünüm insan ya da hayvan bir canlıyı severken neden sevdiğimizi bilmiyorsak ve içimizde bir yerlerde bencilce seviyorsak, sevgi o kadar da masum değil maalesef. Peki bencilce sevmek ne demek? Bir canlıyı, öyle olduğu için, şunu yaptığı için, size şöyle davrandığı için, sizi sevdiği için, sevimli olduğu için sevmek, altını çizerek söylüyorum, herhangi bir canlı (yani buna hayvanlar, sevgiliniz, eşiniz de dahil) bu bencilce sevmektir. Şu cümleyi tamamlayın; “………’ı seviyorum, çünkü………….” Bu çok önemli bir soru. Hem kendinizi tanımanız açısından, hem de karşınızdaki insana ya da hayvana yüklediğiniz anlamlar açısından. Örneğin; “Pati’yi seviyorum çünkü başını eğip öyle tatlı bakıyor ki bana.” Cümlesi. Üzgünüm, içinden kendinizi yani  “ben” sözcüğünü bir an olsun çıkaramadığınız bir sevgi cümlesi o kadar da masum bir sevgi olamaz. Bir canlıyı bize muhtaç olduğu için, ya da bizi sevdiği için, ya da bize muhtaç olduğu için, ya da duygusal ihtiyaçlarınıza cevap verdiği için, ya da insanlardan alamadığımız güven ve huzuru bize verebildikleri için seviyorsak, o sevgiyi revize etmemiz gerekebilir.
Gerçek sevgi, saygıdan ayrı düşünülemez, bir birey, bir yaşayan olarak o canlıya saygı duymuyorsak, sadece “o” olduğu için sevmiyorsak ve kendimizden farklı (aşağıda ya da yukarıda) tutuyorsak sevgi konusunda biraz daha düşünmemiz gerekir. Bir ipucu daha, kendimizi sorgulayabilmemiz için; eğer hayvanları şekillerine, tiplerine göre ayırıyorsak, ya da evimizde beslediğimiz hayvanı sokaktakilerden farklı görüyorsak yine bir soru işareti koyabiliriz sevgi anlayışımıza.
Geçelim sorunun cevabına;
kimi çocuğu sevinsin diye alıyor hayvanları eve fakat çoğunlukla hayvan sevgisi nedir öğretmeden, sadece oyuncak gibi görerek; kimi kendisine arkadaş olsun, yalnızlığını dindirsin diye alıyor hayvanları eve, sokaktaki hayvanlar yetmezmiş gibi; kimi duygusal boşluğunu doldurmak için, şefkat görmek için alıyor, kendine şefkat göstermeyi öğrenmek yerine; kimi insanlardan ümidini kesmiş hayvanları yüceltiyor, onun yerine insanlarla iletişim kurmayı öğrenebilecekken ve güvenebileceği insanları bulabilecekken; kimi tamamen sadist arzularını ve üstünlük kurma ihtiyaçlarını tatmin edebilmek için alıyor onları eve; kimi bir canlının kendisine muhtaç olmasından besleniyor.
Benim beş adet kedim var. Ama onlarca kedi baktım şimdiye kadar. Merak etmeyin ölmediler. Bir hayvanın yaşadığı alanı bozup, yerinden hiç ayırmadım şimdiye kadar, özellikle annesinden hiç. Hasta olanları iyileştirip, iyileştikten sonra yerlerine bırakmaya özen gösterdim. Bazılarını kurtaramadım, bazıları da gitmediler. Alışabilecekleri bir yer olmadığı için belki de, belki de sadece gitmek istemedikleri için. Bendeki bu beş kedinin hepsi de ölmek üzere olan kedilerdi. Yaşamın doğasında, kimi kargaların saldırısına uğramıştı, kiminin annesi bakmamıştı, kiminin bacağı kırıktı, kimi hastalıktan ölmek üzereydi, kiminin üstünden arabalar geçiyordu. Evet zaten doğada tüm canlılar yaşayamıyor, doğal seçilim gibi bir faktör var ama bir de insanın doğayı katletmesi var. Her yeri betonlaştıran, hayvanlara yaşam alanı bırakmayan, canlı çeşitliliğini azaltıp avlanmalarına olanak vermeyen ve aç kalmalarına neden olan, kakalarını yapabilecekleri ufacık bir toprak parçası bırakmayan, onları hiçe sayan biz insanlar değil miyiz? Onların hastalanmasında, bakımsız kalmasında, beslenememesinde payımız olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden bir insan olarak sorumluluk hissediyorum ve belki de biraz suçluluk. Çünkü sevmekten önce onlara saygı duyuyorum. Sonra da sadece yaşadıkları için ve hisleri olduğu için ve koşulsuzca sadece “oldukları” için onları seviyorum.
Sonuç olarak, hepimizin bir takım motivasyonları var evcil hayvan beslemek için; ama en azından bilincinde olmamız gereken şey, onları eve alıyorsak ve ortamlarından uzaklaştırıyorsak, evde de mutlu olmalarını sağlamamız gerektiği. Onlar biblo ya da oyuncak ya da bizim duygusal yastıklarımız değiller. Aynı evin içinde birlikte yaşıyorsak elbette kurallar olmalı, ama bu kurallar onların kişiliklerini hiçe saymaya giderse yani saygısızlığa benzerse o zaman da bencilce bir sevgiye kapılmışız demektir.
Sizlere, saygıyı ve koşulsuz sevgiyi hissedebileceğiniz ve hissettirebileceğiniz bir yaşam diliyorum.



1 yorum:

  1. Daha önce hiç hayvan beslememiş ve hatta çoğu hayvandan korkan birisi olarak bu konuda herhangi bir iddiada bulunamam. Ancak köyde bir çiftçinin köpeği veya kuzusu ile kurduğu ilişki bana daha sevgi dolu ve hayvani geliyor. Tabi hayvaniden kastım ilişkinin doğal olmasından dolayı.

    YanıtlaSil

Bizler hayvanları neden evlerimizde bakmaya meraklıyız, mesela siz neden kedi besliyorsunuz?

Bir takipçimden şöyle bir soru aldım ve bununla ilgili yazmaya karar verdim. Soru şu: “Bizler hayvanları neden evlerimizde bakmaya merakl...